
Gülünün Solduğu Akşam
Wikipedia’dan:
Yazar Erdal Öz, Deniz Gezmiş’in kendi isteği üzerine bu kitabı yazmıştır. Kitapta THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) adlı devrimci örgütün önderlerinin, Deniz’in ve arkadaşlarının yaptığı eylemleri ve bunları takiben cezaevi günlerini birinci kişi ağzından, yer yer devrimcilerin ağzından anlatır. Öz, 12 Mart 1971 Muhtırası‘nın ardından tutuklanır, 1 Numaralı Ankara Mamak Askeri Cezaevi‘ne götürülür ve burada Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan gibi devrimcilerle tanışır. Onların hikâyelerini dinler, amacı dönemin romanını yazmaktır. Erdal Öz, kısa bir süre içerisinde günlük ve notlar tutar. Bu eser o tuttuğu günlük ve notların derlemesidir. Yazar, idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan‘a ek olarak Mehmet Asal, Mustafa Yalçıner, Mete Ertekin, Sinan Cemgil, İrfan Uçar ve 1968 kuşağının diğer devrimcilerinin hikâyelerine de yer vermektedir. Ayrıca anılarından derlediği bir öykü şeklinde yazdığı romanında asılan devrimcilerin avukatlarından notlar, son istekleri ve son mektuplarına da yer vererek romanını belgelemiştir.
Bu eser hakkında yazılacak hem çok şey var hem yok. Benim konuşasım pek yok.
Sadece altını çizdiğim cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
S 22:
Deniz Gezmiş (D. G.) :
“Bizi sen yazacaksın,” dedi. “Bizim şu anda tek görgü tanığımız sensin. Boku bokuna asılıp gideceğiz. Yanımıza sokulan tek yazar sensin. Bizlerden sen sorumlusun reis. Bizleri iyice incele. Bize sorular sor, gerekli her şeyi öğren, yaz bizi. Yazar mısın?”
D.G
S 34: “Bu kuşak, bizler gibi öyle uzun boylu düşünce tartışmaları falan da yapmadı, yapamadı; yapmaya fırsat bulamadı ki. Üniversite özgürlüklerini yaşamanın ne olduğunu bile anlayamadan kendilerini eylemin içinde buldular.
D.G
S 43: “Tek suçları, Amerikalı olmaları belki. Kendi kurulu düzenlerini karşı çıkmamakla objektif olarak suçlular belki, ama sübjektif olarak hiçbir suçları yok adamların. Ayrıca silahları da yok. Sen silahlısın karşılarında. Yani koşullar eşit değil.
İrfan Uçar (Deniz Gezmiş’in yakın arkadaşı)
S 212: İstanbul. Sansaryan Hanı. Birinci şube. Hücreler. Birbirine bitişik karşılıklı üçer hücre.
S 215: Onların da ayrı bir sözlüğü var. İşkenceye ‘operasyon’ diyorlar. İşkenceden sonra yaptıkları bakıma da ‘ameliyat.’ Falakada tabanların yırtılırcasına kesiyorlar deriyi. Bu ‘ameliyat’ oluyor.
S 220: Dayanabildiğin kadar dayanmak kararındasın. Ondan sonra bir şeyler söylesen bile işkencenin kesilmeyeceğini anlıyorsun. İşkence edilemeyecek bir duruma girmeye hazırlıyorsun kendini. Haşat olmayı bekliyorsun.
S 227: Herhangi bir nedenle şubeye gelen sivillerin, kanlı bezler sarılı ayaklarımı görmelerini önlemek ve yerlerde kan izleri bırakmamak istiyorlardı.
İdam olduktan sonra.. Mezarlıkta aileler.
S 277: Yan yana gömülürlerse üçü birleşip yeni bir eyleme mi girişecekler?