Lady Chatterley'in Sevgilisi

1928 de ilk baskısı yapılan roman, müstehcen bulunduğu için yasaklanmıştır. Ardından tarihin en uzun sansür davalarından birisine konu olmuştur. Roman, çevirmenin değerli kritiğiyle başlar. Çevirmen, romanın evrensel değerini ve genel hatlarını ciddiyetle anlatır. Tatmin edici ve merak uyandırıcı bir bilgilendirme dili kullanır. Roman, cinselliğe cesur bir bakış açısı getiren bir girişle başlar.

S 17: “Düşünceler, tartışmalardı gerçekte önemli olan: Sevişmek, birleşmek, bir bakıma ilkelliğe dönüş, düşülen bir karşıtlıktı biraz da.”

 

Birkaç çizginin iç içe geçtiği ilk bölüm birkaç insan yaşamının özeti gibidir. Herhangi bir olay yoktur. Sadece sade anlatı… Birinci Dünya Savaşı’nın öncesi ve sonrasına ait birkaç leke… Savaştan paramparça bir vücutla dönmüş hassas bir adam: “Sir Clifford Chatterley” Belden altı felç kalmıştır Clifford’un. Henüz yeni evlidir. Onu evde umutla bekleyen eşi Constance (Connie) ise üzgündür. Özgür bir gençliği hoş bir evlilikle sonlandırmış, yaşamına bir çocuk katmayı dilemiştir ama savaş buna izin vermemiştir. Savaş hem kocasının bacaklarını hem de doğacak bir çocuğu yok etmiştir.

Connie git gide solar girdiği evin içinde. Yazı yazmaya başlayan eşinin gölgesinde, ona sadık ama içten içe çürüyen bir gövdeyle tutunmaya çalışır yaşama. Evlerinde sürekli soylu tabakadan misafirler olur. Onlardan birisi, Bay Michaelis’in Connie ile ilgili gözlemi yazarın insan incelemelerine dönük titizliğini de yansıtır.

S 37: “Sonsuz derecede yaşlı; karanlıkta kuşaktan kuşağa derinleşen coğrafi katmanları andıran umut kırıklığı tabakaları üstüne kurulmuştu varlığı sanki; bir çocuk gibi yitmişti. Bir bakıma, bir sürgün; ama sıçanı andıran varlığının umutsuz gözüpekliği içinde.”

 

Michaelis ve Connie arasında bir yakınlaşma olur. Zevkin doruklarına tırmanırlar birlikte. Yazar bunu kendi üslubuyla ama açıkça yazar. Ardından yasak aşk bir süre uzakları yakın ederek, Londa gibi şehirlerde sürer. Connie öyle mutlu olur ki öyküleri için ilham arayan eşi bile bundan memnun kalır. Sonra Connie bir gün eski mutsuzluğunun filizlendiğini hisseder. Clifford çok üzülür bu duruma. Bu bakış açısı oldukça cesurdur. Yazarın yazma eylemine kattığı amacı bu meselede açıkça görürüz. Otoriteyi rahatsız etme sebebi ise bugünün Türkiye’sinden bakıldığında daha kolay anlaşılır!  

S 46: “Bilseydi, ne yapar yapar Connie ile Michaelis’i gene buluştururdu belki.”

 

Yazar, insan ilişkilerini yalın bir bakış açısıyla irdeler: Cinsellik yaşamın ne dibinde ne de yüzeyindedir, özüne yakın bir yerdedir. Diğer şeylerden ayrı düşünülmemelidir. Roman bir süre bu yalınlığın açıklandığı diyaloglarla geçer. Clifford’un entelektüel dost ortamında özellikle Tomy Dukes temel izleğin temsilcisi olarak parlar. Evli çiftimiz tekrar yalnız kaldığında bir gezintiye çıkarlar. Clifford ilginç bir öneride bulunur karısına.

S 62: “Başka bir erkekten çocuk yapmanı bile istiyorum neredeyse. Wragby’de büyütür yetiştiririz; bize, bu yerlere bağlı olur. Babalığa pek büyük bir inancım yok. Onu büyüten biz olursak, kendi çocuğumuz olur artık, öylece de sürer gider. Ne dersin, yabana atılacak bir düşünce mi bu ha?”

O gezintide romanın ana kahramanlarından birisi sahneye damlar: Mellors! Mellors, yeni koru bekçisidir. Connie, onunla tanıştıktan sonra yaşamında bir şeylerin değiştiğini hisseder. Kocasından detaylı bilgi isteyince ise şu değişik gözleme ulaşır:

S 69: “Belli belirsiz, insan ruhunun büyük yasalarından birini kavrıyordu böylece Connie: Duygusal ruh, gövdeyi öldürmeyen yaralayıcı bir vuruşla karşılaştığı zaman, gövde yavaş yavaş iyileştikçe ruh da iyileşir gibi oluyordu.”

Connie, bir yanıyla cinselliği yok olmuş bir adamı gözlerken diğer yanıyla da kendi cinselliğini gözler. Yöresinde bu işleri konuşmaya en yatkın kişi ise Clifford’un arkadaşı Tommy’dir. Tommy bir kez daha uzun açıklamalarla belirir romanda.

S 79: “Öyleyse bu işi bir yana bırakıp, birbirimize karşı saygıdeğer, yalın, insana yaraşır bir davranış takınalım. Bu yapay cinsel zorunluluklar yerin dibine geçsin! Ben yokum buna!”

 

Connie, eşini soylu bir zümrenin temsilcisi olarak görür. Onun atalarındaki izleri takip eder ve yüzleşir onlarla. Burjuvaziye dönük bir eleştiri yapar sanki.

S 95: “Clifford’da böyle bir şeyden iz yoktu. Onun bütün soyunda bile yoktu bu. Hepsi de iç yaşantıları bakımından kaskatı, herkesten ayrı insanlardı, sıcaklık göstermek bayağı bir şeydi onlarca.”

 

Soylu bir kadın olan Clifford’dun halası Lady Bennerley şu dikkat çekici cümleyi kurar:

S 96: “Bir kadın ya kendi yaşamını sürmek için yaşar, ya da yaşamadığına yakınmak için.”

 

Connie, kendisini yavaş yavaş bekçi Mellors’un çekim alanında bulur. Merak eder onu. Gözlemler bu yalnız adamı. Yaklaşır merak uyandırarak.

Mellors ise görmüş geçirmiş, kendi halinde bir köylüdür. Çekinir bu soylu kadından.

S 115: “En çok da, her dilediğini elde etmek isteyen, yüksek tabakaya özgü arsızlığından korkuyordu. Altı üstü, parayla tutulmuş bir adamdı çünkü. Kadının orada oluşu, nefretle dolduruyordu içini.”

 

Connie, kapıldığı can sıkıntısıyla gittikçe zayıflar… Kız kardeşini çağırır yanına. Kız kardeşi ise olaya hemen el koyar ve eve bir yardımcı kadın alınmasını şart koşar. Clifford kendilerine çok yakın olacak birisini pek içine sindiremese de mecbur kabul eder. Ardından eve Mrs Bolton isimli, yetişkin bir kadın gelir. Oldukça beceriklidir bu kadın. Hem ev işlerine yatkındır hem de iletişimi güçlüdür. Connie, biraz uzaklaşır eşinden. Onunla ilgili özel işleri de Mrs Bolton’a bırakır. Bu durum ince bir sızı oluşturur eşler arasında. Uzaktan bakarlar birbirlerine. Yine de soyluluğu elden bırakmadan devam eder yaşam. Clifford ise Mrs Bolton sayesinde farklı bir yaşamın ilk adımlarını atar: Bölgesindeki madenciliği güçlendirme işini üstlenir. Sokağa çıkar, madene iner, insanların arasına karışır.

S 139: “Varlığında beliren yeni Akhilleus’un, bir güçsüz noktası, bir topuğu vardı; kadın, Connie gibi bir kadın, kendi öz karısı, topuğundan öldüresiye yaralayabilirdi kendisini. Kölece bir korku duyuyordu Connie’den, böylece de aşırı iyi davranıyordu ona.”

 

Connie, keder soluklarıyla yerden yükselmiş bir balonun içindedir sanki. Yaşamı savrulmak olarak tanımlanabilir ancak. Yaşamın, yaşamanın çok etkilediği bir insandır. Birisi onu tek bir sözüyle alıp başka bir yere götürebilir. Okur bir empati kurar bu kadınla: Böylesi insanlar için değişimler kontrollü olmalıdır daima. Çevresindeki insanlar dikkatle bakmalıdırlar ona. Maalesef eşi Clifford böyle bir adam değildir. Connie kendisini Mellors’un kollarına sürükler. Bunu niçin yaptığını hem duygusal hem sınıfsal açıdan inceler. İkinci olur… Derken üçüncü… Ardından vazgeçmesi gerektiğini hisseder Connie. Tam eyleme geçtiği zaman katı gövdesini yine Mellors’un sertleşmiş buyruğu altında görür. Değişir bir anda yaşamı.

S 169: “Dölyatağında, karnında, bütün varlığı zedelenmeye elverişli, dipdiri yüzüyordu; toy kadınları andıran kaçınılmaz bir tapınma duygusu içindeydi. Çocuk gibi bir şey bu diye düşündü kendi kendine; içimde bir çocuk var gibi.”

 

Roman, kapsadığı zaman diliminin siyasi atmosferini de gerçekçiliğine katar. Bolşevizm henüz yeni yeni tanınmaktadır sanki. Değişim genelde bu kavram üzerinden değerlendiriliyordur soylu insanların tartışmalarında. Clifford bulunduğu mevkii kertesine yükselmek için herhangi bir çabada bulunmamıştır, aile mirasıdır bütün varlığı. Fakat gücünü korumak için ciddi çabalar sarf etmektedir. Bunu yaparken yenilikçi olmaya çalışır ama soylu sınıf ayrıcalıklarından asla sapmayarak dener bunu. Haliyle de çelişkiler içerir eylemleri.

S 224: “Anlaşılmaz hayvanlardır hepsi, hiçbir zaman da anlaşılamayacak. Kendi kuruntularını başkalarına da maletmeye yeltenme. Sürüler her zaman aynıydı, her zaman da aynı kalacak.”

 

Connie ise zamanın ruhunu yakalamaya kocasına göre daha yakındır. Değişimi görür. Değişime direnmeyi manasız bulur. Soyluluk artık demodedir onun gözünde.

S 225: “Öyleyse aşağı tabaka insanları apayrı bir ırktan değildir, soylu kişiler de başka bir kan taşımıyor.”

 

Sarsıcı bir sahneyle okur kendisini romanın içinde bulur. Duygular harekete geçmiştir. Clifford ve Connie, kendi arazilerinde gezintiye çıkmışlardır. Uzaklaşmışlardır evden. Dönüş yolunda Clifford’un motorlu arabası yetersiz kalır, bozulur. Bunun üzerine bekçi Mellors’dan yardım isterler. Okur, Clifford’un soylu kibriyle sarsılırken “Hadi artık çalışsın şu araba…” der. Mellors’un verdiği çabayı seyretmek ise Connie için bir kırılma anıdır. Nefret etmiştir kocasından. O gece gizlice çıkar evden. Cesaretle sevdiği adamın kollarına koşar.

S 239: “Tez adımlarla parkın öbür ucuna yürüdü, içinde bir buluşmanın ürpertici coşkusu değil, belli bir öfkenin, başkaldırmanın, yüreğini saran ateşi vardı. Bir aşk buluşmasına böyle bir yürekle gidilmezdi belki. Ama, savaş savaştı.”

 

Connie ve Mellors arasındaki ilişki tutkuyla beslenmiş, büyümüştür. Ortak bir geleceğin hayalini kuruyorlardır artık. Connie’ye göre romantizm kokuyordur gelecek. Mellors ise daha temkinli ve şüphecidir. Mellors karakteri makas karakter… Romana girdikten sonra tek başına bir hacim oluşturur. Clifford izi silik kalır. O kasvetli karakterden ve onun yaşadığı kasvetli yapıdan çıkıp Mellors’un kırlardaki romantik yalnızlığına dalarız okur olarak. Mellors’un fikir dünyası kayda değerdir, fena olmayan bir eğitimden geçmiş, orduda teğmenliğe kadar yükselmiştir. Mellors da tıpkı Clifford gibi işçi sınıfa karşı olumsuz düşünceleri vardır ama bir farkla: Mellors onları özümsemiştir. Üzülüyordur onlar için.

S 268: “Bütün zamanınızı para için çalışmakla, parayı düşünmekle geçirdiniz de ondan. Ne konuşabilirsiniz, ne kımıldayabilirsiniz, ne yaşayabilirsiniz, ne de bir kadınla gerektiği gibi birleşebilirsiniz. Hiçbiriniz canlı değilsiniz. Düştüğünüz şu duruma bakın!”

 

Başta açık bir bilinçle hareket ediyordur Connie. Yaşamda bir istek arıyordur kendisine. Kocasında bulunan soyluluk onu cezbetmiyordur. Keza fikir dünyası da… Sıkılıyordur aydın insan muhabbetlerinin çözümsüzlüğünden. Üzerine cinsellikle renklenmeyen yaşam da eklenince Connie bir sınıra ulaşmıştır. Uçurumun kenarındadır. Kendisine uzanan bir el görmüştür: Mellors. Bilinç doygun bir cinsel yaşantının içinde iyice buğulanır, ilk krizde kaybolur. Connie İtalya’ya gitmelidir. Bu ilk ayrılıkları olacaktır. Connie, kız kardeşinden destek alarak son geceyi sevdiği adamın kollarında geçirmek ister. Kız kardeşi tasvip etmemiştir bu yasak ilişkiyi. Sevmiyordur Clifford’u ama yine de böyle bir ilişki onun için bile terstir. Kendisinde Bolşevik esintiler olan kadın bile sınıf ayrılıklarına takılmıştır. Ama Connie de tutulmuştur bir kara sevdaya.

S 303: “Ayrı yaşayabilecek durumda değiliz artık.”

 

Connie, İtalya’ya gittikten sonra Venedik’te, babası ve kız kardeşi ile mutlu günler geçirmeye başlar. İngiltere’yi neredeyse unutur. Güneşin ve denizin tadını çıkarıyordur. Clifford ise ona mektuplar atıyordur düzenli. Aldığı bir mektupla sarsılır düşünceleri: Mellors’tan bahsediyordur eşi. Mellors’un eşi geri dönmüştür kocasına. Üzülür Connie. Bütün neşesi kaybolur. Üzüntüsü, bahsedilen kadına karşı vakti zamanında duygular besleyen adama karşıdır. Kendisini, kötü bahsedilen bir kadınla eş tutar ve soğur sevgilisinden. Clifford ise başka bir mektubunda olayları detaylandırır. Kendisine bunları Mrs Bolton’un anlattığını söyler. Bu dedikoducu kadını harika betimler Clifford.

S 323: “Solungaçlarından giren sessiz dedikodularla yaşayan sağır dilsiz bir balığı andırıyor Mrs. Bolton. Her şey, solungaçlarının süzgecinden geçiyor, hiçbir şey de şaşkınlık yaratmıyor onda. Sanki başka insanların yaşamasındaki olaylar, onun yaşayabilmesi için gereken oksijen oluyor.”

 

Connie gebedir. Londra’ya bu yükle döner. Ailesine açar konuyu, bir şekilde onların desteğini alır. O günlerde Mellors da çiftlikten kovulmuştur. Londra’da bir oda tutmuştur kendisine. Buluşur âşıklar Londra’da. Connie’nin hayali Mellors ile yaşamaktır. Fakat önlerinde boşanma gibi zorlu bir süreç vardır. Bu süreci sakin ve ayrı geçirmelidirler. Ama ya çocuk? Bu soruna Connie bir çözüm bulur: Eski bir arkadaşı olan Duncan’dan ricacı olmak. Duncan, ona tutkun bir adamdır. Uzun yıllar önce tanışmışlardır. Venedik’te ise tekrar yakınlaşmışlardır. Adam bir şartla kabul eder bu tuhaf teklifi: Connie’nin resmini çizmek istiyordur. Bu onun hayalidir ama Connie her seferinde reddediyordur onu. Plan gereği Duncan, çocuğun babası olacaktır. Connie her şeyi kabul eder ardından Duncan ile yaşadığını anlatan mektup gönderir kocasına. Clifford üzüntüyle okur mektubu. Şu harika çözümlemeyi yapar kendisiyle ilgili.

S 350: “Hepimiz böyle değil miyiz? İç sezgimizle vardığımız bilgileri, istem gücümüzü kullanarak bilincimizden uzak tutmaya çalışırız. Bu, bir korku durumuna ya da bir kuruntuya yol açarak, karşılaşacağımız sarsıntıyı on kat daha büyütür.”

 

Roman Mellors’un mektubuyla son bulur. Belirsiz bir sondur bu. Umut vardır mektupta. Günlük yaşamından bahsetmiştir Mellors ve umutlarından.

Yazar, hikâyenin sonunu biraz da okura bırakmıştır.

D.H Lawrance - Lady Chatterley'in Sevgilisi