Tanrının oku

Roman, bir doğa olayının gözlemiyle başlar: Yeni ay. Yeni ay, ayın evrelerinin ilki… Geniş bir aile, gökyüzüne bakmaktadır. Zordur doğrusu Afrika isimlerine sahip bu aileyi takip edebilmek. Ailenin reisi Ezeulu isimli bir din adamıdır. Yaşadıkları bölgeye özgü bir dine mensuptur. Beyaz adam diye birisinden de bahseder. Yani bölgeleri keşfedilmiştir Avrupa halkları tarafından.

S 14: “Korkacak bir şey yok oğlum. Sen Eru’yu, Muhteşem’i, hoşlandığı insanlara zenginlik veren Tanrı’yı görmüşsün. İnsanlar bazen böyle havalarda onu orada görür.”

 

Tipik bir iç savaş hikâyesiyle hikâye derinleşir. Özellikle pagan düşüncesine dair izler okumayı keyifli kılar. Bu romanla birlikte sömürgeci beyaz adamın gücü artmıştır. Roman yazımında teknik bir verim olarak duygusal doluluk kısıtlama olmaksızın arttırılabilir. Achebe de sarsıcı cümleleriyle duygusal atmosferi ustaca kurar, bu da Okurla-Afrika insanı arasındaki iletişimi güçlendirir. Duyarız Afrika’yı, anlamak isteriz. Beyaz adam ise orada zaman zaman “mükemmel gözleyen” durumuna düşer. Yani her amaçtan uzaklaşıp bir gözlemciye dönüşür. Mesela Winterbotttom isimli beyaz kumandan siyahi halklar arasındaki iç savaşı şu cümlelerle aktarır karakoldaki arkadaşına.

S 49: “İkenga’yı, deyim yerindeyse İgbo erkeğinin cephanesindeki en önemli fetiş olarak açıklayabilirim. İkenga, günlük adak sunmak zorunda olduğu atalarını temsil eder. Adam öldüğünde ikenga’sı ikiye ayrılır; yarısı adamla birlikte gömülür, diğer yarısı ise atılır. Dolayısıyla, Umuarolo dostumuzun, ev sahibinin putunu kırmasının doğuracağı etkiyi tahmin edebilirsin.”

 

Olaylar iki kişi arasında gittikçe şiddetlenir: Umuaro rahibi Ezeulo ve Umunneoralı Nwaka. Ezeulo ve halkı, Ulu isimli bir tanrıya tapar. Bu tanrı, altı köy için ortak tanrıdır. Umunneora halkları ise İdemili isimli bir tanrıya tapar. Bu halkın rahibi Ezidemili, Nwaka’yı hem Ulu’ya hem de Ezeulo’ya karşı kışkırtır.

Tabii bir de beyaz adamın dini vardır: Hristiyanlık. Halk için yeni bir dindir. Ezeulo’nun oğlu Oduche kendisini kilisede rahat hissetmektedir. Oradaki eğitime kendisini kaptırmıştır. Bu yeni dinin özellikle bilgiye önem vermesinden çok etkilenmiştir. Halk için kutsal sayılan pitonu ise Hristiyan âlimlerin gözüne girmek için öldürmek ister. Yöre insanları pitonları evcilleştirmiştir, bahçelerinde besliyorlardır. Onların da iki tane pitonu vardır, evi farelerden koruyorlardır. Küçük olan pitonu öldürebileceğini hesap eder genç adam. Bu hareketiyle bir devrimin fitilini de ateşleyebileceğini düşünür belki de. Semboliktir bu cinayet. 

S 65: “O an aklına yeni ve heyecan verici bir fikir geldi. Moses’in onun için yaptığı sandığı açtı, içinden atletini ve peştemalini çıkarttı ve pitonu içine kilitledi. İşte şimdi çok rahatlamıştı. Piton havasızlıktan ölecekti, kendisi ise onu öldürme suçunu işlemeden ölümünden sorumlu olmuş olacaktı, ki bu ona harika bir çözüm gibi görünmüştü.”

 

Romanların, insanları birbirine nasıl bağladığını gösteren nadide bir örnek olarak akılda yer edinir bu eser. Diyaloglar da dâhil olmak üzere her şey, bir kültürü aktarma işlevini görür. Olaylar aktarılırken iki şey dikkat çeker:

1 – Diyaloglar oldukça özenli oluşur. Atasözleri ve deyişlerle doludur.

2 – Dini inanış, yani put inancına dair detaylar dikkatle verilir.

Ölümler olur. Düğünler olur. Kavgalar olur. Bir topluma ait birçok iz takip edilir.

Beyaz adam için Ezeulu bir araca dönüşür. Ona bölgesel bir liderlik teklifiyle giderler. Fakat Ezeulu beyaz insanların değil, halkının yanında yer almak ister. Tabii güç beyaz adamın elindedir. Onu tutsak ederler, manevi bir işkencede bulunurlar. Yaşlı Ezeulu her şeyi vakur bir sessizlikle sorgular. O günlerde beyazların önemli ismi Winterbotttom hasta düşmüştür.

Bu durum Ezeulu’nun ününü hemen pekiştirir. Halk büyülerden, efsanelerden, hikâyelerden bahseder. Ezeulu köyüne kıvanç duyguları ile döner. Festival, bayram zamanıdır.

S 236: “Yeni Maske’nin gelişi her zaman önemli bir olaydı, özellikle de şimdi olduğu gibi yüksek seviyede bir Maskeyse.”

 

Halkın en önemli yiyecek ve geçim kaynaklarından birisi yam dedikleri bir bitkidir. Yam aynı zamanda kutsallık içerir. Yam hasadına ise sadece Ezeulu karar verebilmektedir. Hasat zamanı gelmiş ama Ezeulu bazı sebeplerle onay vermemiştir elinde alet ile bekleyen çiftçilere. En önemli sebep ise elinde kalan yamlardır. Evvela onlar bitmelidir. Bu durum ise çeşitli söylentilere sebep olmaktadır. Bir yanda sömürgeci gücün öfkeyi beslemesi ve beslenen öfkenin paranoyalar yaratması, diğer yanda yöre halklarının bitmek tükenmek bilmeyen doğaüstü güçlerle olan mücadelesi.

…ve akıp giden yaşam!

Achebe - Tanrının Oku