Artık huzur yok
Son kitabında Nijerya kırsalındaki halkların geleneklerini bir efsane kişilik üzerinden anlatan Achebe, beyaz adamı romanın sonuna saklamıştı. Bu anlaşılabilir tercih, bu romanla birlikte pekişir. İlk sayfalardan da anlıyoruz ki halk, beyaz adamı ve kilisesini benimsemiş, hatta çocuklarını İngiltere’ye göndermeye başlamıştır. Roman da böyle bir genç adama odaklanır: Obi Okonkwo.
Obi, halkın bursuyla İngiltere’ye hukuk okumaya gitmiş ama İngiliz edebiyatı okumuştur. Asi kişiliğine uygun bu davranış mensubu olduğu Umuofia kalanını üzmüştür. Fakat klan, bu akıllı çocuğu dışlamayı düşünmemiştir.
S 13: “Bugünlerde kimse, onun savaş sırasında Adolf Hitler’e bir mektup yazarak okulu utandırmasından bahsetmiyordu.”
Lagos, Nijerya’nın en eski şehridir. Achebe, ikinci romanında bizi bu şehre de götürür. Henüz yeni yeni gelişiyordur şehir. İlginç Afrika gelenekleri bu yeni şehirde de varlığını sürdürür. Mesele arabayla köpek ezmek…
S 23: “Yeni arabaya şans getirmek köpek. Ama farklı olmak ördek. Hele öldür bir ördek ya kaza yapmak ya da insan öldürmek sen.”
Obi, duygusal ve duyarlı bir aydın olarak betimlenir. Çabuk öfkelenen yapısı ise romana sürükleyici bir hava katar. Devrimci bir düşünceyle döner ülkesine. Rüşvetçi politikacılardan ve sömürge yönetiminden şikâyetçidir.
S 50: “Bugünlerde insanlar bu kelimeden korkuyorlar. Ama ne tür bir demokrasi bunca yozlaşma ve cahillikle yan yana var olabilir? Belki de ikisinin ortasını, bir tür uzlaşma yolunu bulmak lazım.
Sömürge, en önemli değere saldırmıştır Nijerya’da: Dil!
S 56: “İnsanın kendi yurttaşıyla yabancı bir dilde, özellikle de bu dilin kibirli sahiplerinin önünde konuşmak durumunda kalması çok aşağılayıcıydı. Doğal olarak kendi dilinizin olmadığını düşünürlerdi.”
İlk kitapta beyaz adam, yeni yeni belirmeye başlamıştı köylerde. Halk putlara tapıyor, beyaz adamla ve anlattıklarıyla hiç ilgilenmiyordu. Fakat beyaz adam bir sistemin parçasıydı.
Zamanla koca Nijerya tümüyle birkaç beyaz adama tabii oldu.
Obi, onlardan birinin yanında çalışmaya başlamıştır. O bir memurdur.
S 71: “Bay Green ona satıcıya göstermesi için, araba almayı hak eden üst düzey bir memur olduğunu belirten bir yazı verdi. Başka bir şeye gerek yoktu.
Roman, 1950’li yıllara odaklanır. Obi, Clara ile evlenmek istiyordur fakat önlerinde geleneksel bir duvar vardır. Bir nevi mezhepsel farklılık… Fakat Obi, geleneklerin karşısına çıkmaya hazırdır. Arkadaşının uyarıları boşadır. Bu aykırı, asi, genç perspektif aslında romanın tümüne yayılmıştır. Afrika da değişiyordur. Dünyadaki çağdaş hareketlerin temsilini ise dünyanın her yerinde olduğu gibi genç bireyler üstlenmiştir.
S 79: “İleride, hepimiz medeni seviyeye ulaştığımızda herkes istediğiyle evlenebilir. Ama bunun vakti henüz gelmedi. Bu nesildeki bizler yalnızca öncüleriz.”
Bir an olur Obi ülkesindeki önemli bir gerçekle yüzleşir: Rüşvet! Rüşvet ağı ülkeyi sarıp sarmalamıştır. Burs meselesi bile rüşvetle yürür. Mesela gencecik kızlar gerekirse vücutlarını sunar burs sağlayan komisyon üyelerine.
S 96: “Üniversite diploması felsefe taşı gibiydi. Yılda yüz elli pound kazanan üçüncü sınıf bir memuru, beş yüz yetmiş pound kazanan, ayrıca hem araba hem de cüzi bir kira karşılığı şık mobilyalarla döşenmiş bir konut ayrıcalığına sahip üst düzey bir memura dönüştürebilirdi.”
Bir siyahi genç olan Obi beyaz adamı “Uzakta” görür. Mesafeli bakar ona. Tuhaf olan ise babasının beyaz adama olan hayranlığıdır. Yazar bu örüntüyle sömürge dünyasına dair oldukça çarpıcı bir eleştirisini yansıtır. Obi gibi genç bireylerin önünde birçok konuda hem geleneksel figürler hem de sömürge devletlerin güçlü mekanizmaları vardır. Yine bir yazar becerisi olarak okunabilecek bir ufak detay dikkatimi çekmiştir: Obi’nin babasının hayranlığı beyaz adamın yazıyla olan ilişkisine dairdir. Bu yaşlı siyahi yazılı kelimelerin büyük hayranıdır.
S 129: “Bizim kadınlarımız bedenlerine uli ağacından çıkarılan sıvıyla siyah desenler yaptılar. Güzeldi ama çok geçmeden soluyordu. İki pazar haftasından sonra uzun dayanmış sayılıyordu. Bazen yaşlılarımız hiç solmayan uli’den bahsederler, oysa kimse böyle bir şey görmüş değildir. Bugün bunu beyaz adamın yazılarında görüyoruz.”
Yaşam bir anda evrensel sorunlara odaklanır ve derinleşir: Aşk, aile ilişkileri, sosyal meseleler, bürokrasi gibi… Obi ve sevgilisi bu sorunların arasına gerilimi yüksek teller dizerler. Ufukta çok zor kararlar vardır. (Obi, ilk kitaptaki Okonkwo’nun torunudur. Bu bilgi açıkça kitabın sonunda verilir. Obi, beyaz adamı öldürüp kendisini asan dedesinin hikâyesini ayrıntılarıyla öğrenince hüzne kapılır.)
Okurda şu sorunun fitilini ustaca yakar yazar: Obi’ye ne olacak?
Aslında her okur kendi cevabını oluşturacak zihninde. Sonuçta yazar da bir okur…